KUVÂ-YI MİLLİYE VE 3 EYLÜL DURSUNBEY’İN kURTULUŞU DURSUNBEYLİ RAHMİ EFE

KUVÂ-YI MİLLİYE VE 3 EYLÜL DURSUNBEY’İN kURTULUŞU DURSUNBEYLİ RAHMİ EFE

30 Haziran 1920’de Balıkesir’in Yunanlılar tarafından işgalinden birkaç gün sonra Dursunbey kazası da bir
Yunan birliği tarafından işgal edilmiş ve kasabada bir Yunan karakolu kurulmuştur. Kasabada oturan bir
kaç Rum asıllı aile ile bazı Hürriyet ve İtilaf Partisi yandaşı, bu karakola yakın davranışlarda bulunmuşlar
sa da kısa zamanda Dursunbey’de kurulan gizli bir teşkilat Sındırgı dağlarında Yunan işgaline karşı
faaliyet yürüten İbrahim Ethem Bey yönetimi altında birleşmişler. Dursunbey’in çevresinin özellikle
dağlık olması Milli Müfrezelerin sıkıştıkları zamanlarda sığındıkları ve birçok ihtiyaçlarını karşıladıkları bir yer olmuştur. Kaymakam İbra him Ethem Beyin Milli Müfrezeler ile yaptığı Müfreze teşkilatlanmasında
Dursunbey ve çevresi 6 numaralı müfreze olan Aslan Ağanın müfrezesine verilmiş. Bu müfrezenin komutası, Aslan Ağanın 10. müfreze tayinedilmesiyle Arap Ali Osman Efendinin komutasına verilmişti
KUVÂ-YI MİLLİYE VE DURSUNBEY DURSUNBEYLİ RAHMİ EFE
Milli Müfrezeler için gerekli malzemeyi Balıkesir’den ve Dursunbey’den temin
ederek unutulmaz hizmetler başarmıştır. Balat’ın Meşhur Kükimdere Muharebesi
Demirci kaymakamı İbrahim Ethem Bey komutasındaki akıncı birlikleri Dursun
bey (Balat) Baskın yapacaklardı. Çatalçam köyünde Molla Mustafa ve Dursun
beyden gelen Rahmi efe ile istişarede bulunan Arap Aliosman ve pehlivan
ağa ahaliden de çok zayiat olacağından ilçedeki yunan komutanının köy
muhtarlarına dağdaki kuvva-i milliyecileri görenlerin haber vermesi için
çağrı yapılmıştı. Çatalçam muhtarına yarın Balat’a bir haberci gönderme
sini sağırlar köyü Altınlar arasında çetelerin görüldüğü haberi ulaştırılma
sına karar verildi. Pusu yunanın dönüş yolunda yapılması kararlaştırıldı.
Demirci kaymakamı İbrahim Ethem Bey komutasındaki akıncı birlikleri,
bütün gece düşmanın imhası için tertibat almakla meşgul oldu. Zira düş
man müfrezesi içinde Dursun Beyli Zekeriya kumandasında beş altı tane
de Müslüman gâvuru ! vardı. Bunlar Yunanlılardan fazla mezalim yapı
yor, bütün köyler bunlardan elaman diyorlardı. Bunun için bütün efradın
ağzında Zekeriya ve arkadaşları dolaşıyor, hepsi evvelâ bunlara, sonra
gâvurlara silâh atalım, diyorlardı.

30 Haziran 1920’de Balıkesir’in Yunanlılar
tarafından işgalinden birkaç gün sonra Dursunbey kazası da bir Yunan birliği tarafından
işgal edilmiş ve kasabada bir Yunan karakolu kurulmuştur. Kasabada oturan birkaç Rum asıllı
aile ile bazı Hürriyet ve İtilaf Partisi yandaşı, bu karakola yakın davranışlarda bulunmuşlarsa da
kısa zamanda Dursunbey’de kurulan gizli bir teşkilat Sındırgı dağlarında Yunan işgaline karşı
faaliyet yürüten İbrahim Ethem Bey yönetimi altında birleşmişler. Dursunbey’in çevresinin
özellikle dağlık olması Milli Müfrezelerin sıkıştıkları zamanlarda sığındıkları ve birçok ihtiyaçlarını karşıladıkları bir yer olmuştur. Kaymakam İbrahim Ethem Beyin Milli Müfrezeler ile yaptığı
Müfreze teşkilatlanmasında Dursunbey ve çevre si 6 numaralı müfreze olan Aslan Ağanın müfre
zesine verilmiş. Bu müfrezenin komutası, Aslan Ağanın 10. müfreze tayin edilmesiyle Arap Ali
Osman Efendinin komutasına verilmişti. İbrahim Ethem Bey komutasındaki Akıncı müfrezelerine
bağlı 1.Gönüllü müfrezelerinin başında da Balatlı Hüseyin Çavuş bulunmaktadır. 24 Ağustos
1922’de alınan isabetli bir kararla harekete geçen İbrahim Ethem Beyin kuvvetleri, Yunan kara
kollarını basıyor, telgraf tellerini tahrip ediyor, yolları, köprüleri, demiryollarını uçuruyor, yolları
kesiyor, top yekûn bir gayretle kasabaları tek tek kurtarıyordu.


Eminettin Bey kuvvetleri, önüne çıkan Yunan
karakollarını yok ederek, dağılan Yunan Ordusu
nun kuvvetleri ile çarpışarak Dursunbey’e geldi.
O zamanki ismiyle Balat’ı düşman işgalinden
kurtardı. Milli Müfrezelerin yaklaştığını duyan
nahiyedeki Yunan karakolu ve yerli Rumlar
birlikte kaçtıklarından, Dursunbey de vukuatsız
olarak kurtarıldı. 3 Eylül 1920’de işgalcilerden
temizlenen Dursunbey bu günü resmi kurtuluş
günü kabul edip, her yıl coşku ile kutlamaktadır.
Bu aziz vatanın topraklarını kanlarıyla sulamış,
bayrak bayrak kutsallaştırmış şehit ve gazile
rimizin ölümsüz hatıraları önünde bir kez daha
saygı ve minnetle eğiliyoruz. Ayrıca bu muazzam
muharebelerde tarih sahnesine çıkarak bir güneş
gibi doğan eşsiz kahraman Gâzi Mustafa Kemal
Atatürk’ün, bütün komutan ve silah arkadaşla
rının da manevi huzurunda engin saygılarımızla
eğiliyor, onları rahmet ve minnetle anıyoruz
KUVÂ-YI MİLLİYE VE DURSUNBEY DURSUNBEYLİ RAHMİ EFE

Milli Müfrezeler için gerekli malzemeyi Balıkesir’den ve Dursunbey’den temin ederek unutulmaz hizmetler başarmıştır. Balat’ın Meşhur Kükimdere Muharebesi Demirci kaymakamı İbrahim Ethem Bey komutasındaki akıncı birlikleri Dursunbey (Balat) Baskın yapacaklardı. Çatalçam köyünde Molla Mustafa ve Dursunbeyden gelen Rahmi efe ile istişarede bulunan Arap Aliosman ve pehlivan ağa ahaliden de çok zayiat olacağından ilçedeki yunan komutanının köy muhtarlarına dağdaki kuvva-i milliyecileri görenlerin haber vermesi
için çağrı yapılmıştı. Çatalçam muhtarına yarın Balat’a bir haberci göndermesini sağırlar köyü
Altınlar arasında çetelerin görüldüğü haberi ulaştırılmasına karar verildi. Pusu yunanın dö
nüş yolunda yapılması kararlaştırıldı.
Demirci kaymakamı İbrahim Ethem Bey komutasındaki akıncı birlikleri, bütün gece düşmanın
imhası için tertibat almakla meşgul oldu. Zira düşman müfrezesi içinde Dursun Beyli Zekeriya
kumandasında beş altı tane de Müslüman gâvuru! vardı. Bunlar Yunanlılardan fazla mezalim yapı
yor, bütün köyler bunlardan elaman diyorlardı.
Bunun için bütün efradın ağzında Zekeriya ve arkadaşları dolaşıyor, hepsi evvelâ bunlara, sonra
gâvurlara silâh atalım, diyorlardı.23 Aralık 1921 Cuma günü şafaktan bir saat önce yukarı Köçek köyünden harekâta başlandı.


Birlikler, düşmana bir şey hissettirmemek ve iz
lerini göstermemek için üç saat uzaktan, Alaçam
dağından dolaşmak suretiyle düşmanın geçmesi
tahmin olunan Balat’ın Kükimdere civarına geldi.
Atlar, Kükimdere’nin yarım saat yukarısındaki te
pede bırakılarak seçme, fedaî kırk erle saat üçte
sularında pusuya yatıldı.
Düşmanın esas kuvveti ile öncülerinin arası
yaklaşık beş yüz metre olarak kabul edildiğinden
Pehlivan Ağa ile Ethem Bey ve kıdemli erlerden
iki kişi on yedi süvariden mürekkep olan düş
man süvari öncü kolunu kaçırmamak üzere pusu
ilerisindeki derenin karşı sırtlarını tuttu. İlk silâhı
Halil Efe müfrezesi atacak ve Yusuf Çavuş takımı
ile Arap müfrezesi derhal düşmanın arkasını ke
seceklerdi. Bu program üzerine herkes vazifesini
almış ve mevziine girmişti. Düşmanın hareket
edeceği yerden pusu mahalline kadar olan me
safe dört saatti. Bu mesafe dahilinde yüz metre
mesafe ile ahaliden postalar dizilerek birbirine
bağırmak suretiyle düşmanın gideceği yol bildi
rilecekti. Çünkü, düşmanın Altunlar yolunu takip
etmesi ihtimali vardı. Mamafih nereye gitmiş olsa
her halde takip edilerek taarruz olunacak ve bu
düşmandan intikam alınarak Türklüğün gücü
gösterilecekti.
Saat altıda düşmanın gelmekte olduğu bildirildi.
Artık hiç bir şüphe kalmamış, düşman istenil
diği surette pusuya sokulmuş demekti. Herkes
düşmanın gelmesini sabırsızlıkla bekliyor, ah
intikam, intikam diye birbirine fısıldıyor ve sevi
niyorlardı. Nasıl sevinmezler ki, Türkün namu
suna taarruz etmek isteyen düşmandan intikam
alacaklardı. Öğleden sonra saat yedide düşma
nın öncüsü olan bir süvari müfrezesi göründü.
Pusunun ortasından ve Halil Efe’nin karşısından
geçerek Ethem Bey’le Pehlivan Ağa’nın oldu
ğu tarafları dürbünle gözlerken Halil Efe’den
ateş başladı. Çünkü, düşmanın esas kuvveti ile
öncülerinin arası elli metre imiş; bunun için Halil
Efe ateşe mecbur olmuş ve bu anî ateş karşı
sında neye uğradığını anlayamayan düşman
oraya buraya kaçmağa çalıştıysa da kaçacak bir
yer bulamayınca olduğu yerde kalıp mevzi aldı.
Öncüleri ise pusu haricinde kaldığını zannederek
ve hayvanları bırakarak Ethem Bey ve Pehlivan
Ağa’nın bulunduğu taraftan silâh atılmadığı için
onlara doğru süratle kaçmağa başladılar.
Onlar kendilerini artık pusudan kurtulmuş zan
nediyorlardı. Dereyi geçip ateş menziline girince
şiddetli bir ateş başladı ve iki saatlik bir muha
rebeden sonra düşmandan on beş kişi imha ve
meşhur Zekeriya ile bir Yunan neferi esir edildi.
Maktullerin ikisi zabit ve Zekeriya’nın sağ olarak
ele geçmesi büyük bir başarı idi. Bir süre sonra
çatışmanın devam ettiği Halil Efe’nin bulunduğu
tepeye çıkıldı.
Bu suretle gece saat bire kadar çarpışma devam
etmiş ve düşmanın yetmiş kişi olan müfrezesi
tamamen yok edilmişti. Bu muharebede erlerin
ve müfreze kumandanlarının gösterdikleri büyük
fedakârlık her türlü takdirin üstündedir.
Simav’lı Cafer Bey, Balya hâkiminin oğlu Muallim
Tahsin Efendi, Kürt Şaban, Çetmi Hüseyin şehit
ve Hacı Mustafa ile Simav Jandarma Kumanda
nı Yusuf Çavuş yaralandılar. Düşmanın o gece
muharebe meydanında 39 maktulü sayılabilmiş
ve yaralı olanların geri kalanı da ormanlarda
bulunarak yalnız dört kişi sağlam kurtulmuştu.
Müslüman gâvurlarından Zekeriya esir ve Kör
Ali Bey’le Hakkı maktul olmuş ve yalnız İbrahim
adında birisi kolundan yaralı olduğu halde kaç
mıştı.
Bu arada kırkı aşkın silâh, pek çok cephane, bü
tün levazımatıyla bir otomatik tüfek, on dört at,
altmış kaput ve pek çok askeri eşya yanında ve
köylerden gasp etmiş oldukları almış oldukları
eşya ve hayvanların tamamı ve akıncı müfrezele
rinin eline geçmişti .
Gece olduğu için şehitler sabah toplanmak
üzere orada haliyle bırakılarak gece Tuntunarcık
köyüne gelindi. Sabahleyin muharebe meyda
nına gidilerek şehitler toplanmış ve düşmanın
bulamaması için yarım saat uzak bir yere götü
rüldü. Üzerlerinde muntazam elbise, ayaklarında
kundura ve çorap ve hatta iç donu olmayan ve
yalnız istiklâli millî gayesiyle kışın bütün şidde
tine rağmen bu kadar zamandan beri düşmanla
boğaz boğaza uğraşan ve nihayet bu muharebe
de Türklük ve Müslümanlığa yakışır bir surette
şehadet mertebesine kavuşan bu fedakâr ve
muazzez Mehmetçikler civarlardan yetişen pek
çok zevat-ı mutebere huzurunda ve bütün millet
ve arkadaşlarının göz yaşlarıyla o civardaki ulu
çamların diplerine defnedildi.
Düşmanla İşbirliği Yapanların Akibeti,
Zekeriya’nın İdamı
Düşman ile beraber çalışan düşman ölüleri ara
sında bulunan Balatlı Kör Ali Bey ile Hakkı’nın
başları kesilerek esir olan Zekeriya’nın boynu
na asılarak, köylerde teşhire başlandı. O gün
Bağcılar köyüne gelindiğinde bütün kadın ve
çocuklar Zekeriya’ya hücum etmiş ve kurtarmak
mümkün olmadığı gibi muhafız erler de o arada
taş, sopa sadmesine uğramağa başladı. Bunun
üzerine ibret-i müessire olmak üzere Zekeriya’yı
Bigadiç nahiyesinin Okçular köyünün başındaki
dört yolda 23 Aralık 1921’de asılarak göğsüne şu
levhayı takıldı :
“ Ben vatan hainiyim, bu cezaya lâyıkım, ibret
alın!
Böylece Dursunbey büyük bir şerirden kurtul
muş oldu. Bu sırada bazı müfrezelerin uygunsuz
davrandıkları Kaymakam İbrahim Ethem Beyin
kesin emrine rağmen Dursunbey çevresinde
para topladıkları öğrenilince, İbrahim Ethem Bey
bunları cezalandırmıştı.

Balat Gazetesi

1989 yılında Televizyon, Radyo sonrasında Dijital Medya, Dergi ve Gazetecilik yapmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.