DURSUNBEY’İN KURTULUŞU ANADOLU DA YUNAN DİVAN HARP MAHKEMELERİMİ TARAFINDAN MUHTELİF CEZALARA MAHKUM EDİLEN ,YUNANİSTAN’IN EYNE HAPİSANESİNDE BULUNAN TÜRKLER TARAFINDAN 18 EYLÜL 339

DURSUNBEY’İN
DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU
3 EYLÜL 1922

Asırlar boyunca muhteşem zaferlerin zevkini yaşamış bir milletin çocukları şimdi işgal acısını yaşamakta, hakarete uğramakta idi. Daha dün Çanakkale’de destanî kahramanlıklar yaratarak gücünü ve imanını dünyaya ispat eden Mehmetçik, şimdi silahsız, cephanesiz, aç ve bitkindi. Anadolu’nun her yanı düşman çizmeleriyle çiğneniyordu. Ancak Türk Milleti asla ümitsiz değildi. “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak” korkaklıktı. Nitekim Anavatan Yunan işgaline karşı yer yer başkaldırıya başlamıştı.
Millî mücadelenin başladığı ilk şehirlerimizden birisi Balıkesir’dir. İstiklal Marşı şairimiz İstanbul’dan Anadolu’ya mücadele için ilk kez Balıkesir’e gelmiştir. Balıkesir ve çevresinde yer yer başlayan Millî mücadele hareketleri Akif’in gelmesiyle daha da güç kazanmıştır. Akif Balıkesirlilere: “Ey Balıkesir’in muhterem mücahitleri! Anadolu’yu müdafaa hususunda diğer vilayetlere ön ayak olma şerefini ihraz ettiniz. Sa’yiniz meşkürdur. İnşallah bu şan ve şeref kıyamete kadar gider.” demiştir. Akif’in bu sözleri Millî mücadelenin ilk kez Balıkesir’den başladığının ispatıdır.
1914 yılında başlayan 1. Cihan Harbi’ne Dursunbey ve çevresinden yüzlerce eli silah tutan genç katılmıştır. Dursunbeyliler ilçe merkezi ve çevre köylerden topladıkları erzakları kağnı arabalarıyla birlikte cephelere taşımışlardır. Aradan geçen beş yılın sonunda düşman İzmir’den Anadolu’ya girmeye başlamıştır.
İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgalinden sonra Balıkesir ve çevresinde protesto ve örgütlenme hareketleri başladı. 26 Mayıs 1919’da bir Yunan savaş gemisiyle Ayvalık’a çıkan Yunan birliklerine ilk askerî mukavemet burada Yarbay Ali ÇETİNKAYA’nın 172. alayı ve Köprülü Hamdi Bey’in müfrezelerince gösterildi. Yunanlılar uzun süre kıyıda kalmak zorunda kaldılar. Bu ilk kurşuna Balıkesir ve kaza daha da güç kazanmıştır. Akif Balıkesirlilere: “Ey Balıkesir’in muhterem mücahitleri! Anadolu’yu müdafaa hususunda diğer vilayetlere ön ayak olma şerefini ihraz ettiniz. Sa’yiniz meşkürdur. İnşallah bu şan ve şeref kıyamete kadar gider.” demiştir. Akif’in bu sözleri Millî mücadelenin ilk kez Balıkesir’den başladığının ispatıdır.
1914 yılında başlayan 1. Cihan Harbi’ne Dursunbey ve çevresinden yüzlerce eli silah tutan genç katılmıştır. Dursunbeyliler ilçe merkezi ve çevre köylerden topladıkları erzakları kağnı arabalarıyla birlikte cephelere taşımışlardır. Aradan geçen beş yılın sonunda düşman İzmir’den Anadolu’ya girmeye başlamıştır.
İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgalinden sonra Balıkesir ve çevresinde protesto ve örgütlenme hareketleri başladı. 26 Mayıs 1919’da bir Yunan savaş gemisiyle Ayvalık’a çıkan Yunan birliklerine ilk askerî mukavemet burada Yarbay Ali ÇETİNKAYA’nın 172. alayı ve Köprülü Hamdi Bey’in müfrezelerince gösterildi. Yunanlılar uzun süre kıyıda kalmak zorunda kaldılar. Bu ilk kurşuna Balıkesir ve kazalarından hemen gönüllü müfrezeler katıldı. Bu tarihe kadar Yunanlılar hiçbir yerde böyle bir ateşle mukabele görmemişlerdi. Daha sonra Yunan kuvvetleri Bergama’yı işgal etmişlerdi. 10 Haziran 1919’da Balıkesir çevresi kumandanı Kazım Bey ve Ayvalık’taki Ali Bey Bergama’ya baskın yaptılar. Yunan kuvvetleri ilk yenilgilerini burada almış oldular. Yunanlıların karşı taarruza geçerek halkı katledeceği düşünüldüğünden Bergamalılar Balıkesir’e göç ettirildi.
Balıkesir’de oluşturulan gönüllü birliklerince, Ayvalık, Bergama, İvrindi, Akhisar ve Soma cephelerinde Yunan ordusu durduruldu. Tamamen Balıkesirli aydınlar ve ordu mensuplarının işbirliği ile kurulan bu cephelerde gerek insan gücü temini, gerek silah ve erzak temini için çalışmaları yapmak üzere kongreler yapılmaya başlandı. Aralıklarla kongreler toplanıp önemli kararlar alındı.
Yunan kuvvetleri 24 Haziran 1920’de büyük bir harekat başlattı. Büyük bir saldırı sonucu 30 Haziran 1920’de Balıkesir’i işgal ettiler. Ancak yerli halk boş durmuyor, bir yandan da Kuva-yı Milliye kuvvetlerini oluşturuyordu. Bu kuvvetlerden bir bölümü Demirci Kaymakamı İbrahim ETHEM Bey emrindeki birliklerle dağlara çekilerek köylere Yunanlıları sokmuyordu. Eli silah tutan vatan evlatları İbrahim ETHEM Bey’in kuvvetlerine katılmaya devam ediyordu.
Dursunbey yöresinin gençlerini de Konyalı Mehmet lakabıyla anılan Mehmet KONYA örgütledi. Mehmet KONYA adlı bu kişiyi Millî mücadelede Yunanlılara karşı verdiği büyük uğraşlar ile millete ve devlete yaptığı unutulmaz hizmetlerinden dolayı, Milli Savunma Bakanlığı, İstiklâl Madalyası vererek ödüllendirmiştir. (Mehmet KONYA, Konya iline bağlı Gencek kasabasından askerlik için İstiklal Harbi sırasında ilçemize gelmiş, vatanî görevini yerine getirdikten sonra, buraya yerleşmiş evlenerek çoluk çocuk sahibi olmuştur. Millî mücadele sırasında Dursunbey ve çevresinin millî mücadele hareketlerini örgütlemiştir. Arap Ali Osman EFE’nin seyisliğini yapmıştır.)
30 Haziran 1920’de Balıkesir’in Yunanlılar tarafından işgalinden birkaç gün sonra 3 Temmuz 1920 günü iki asker kaçağı Zekeriya ve Kör Ali’nin öncülüğünde dağlara çekilerek köylere Yunanlıları sokmuyordu. Eli silah tutan vatan evlatları İbrahim ETHEM Bey’in kuvvetlerine katılmaya devam ediyordu.
Dursunbey yöresinin gençlerini de Konyalı Mehmet lakabıyla anılan Mehmet KONYA örgütledi. Mehmet KONYA adlı bu kişiyi Millî mücadelede Yunanlılara karşı verdiği büyük uğraşlar ile millete ve devlete yaptığı unutulmaz hizmetlerinden dolayı, Milli Savunma Bakanlığı, İstiklâl Madalyası vererek ödüllendirmiştir. (Mehmet KONYA, Konya iline bağlı Gencek kasabasından askerlik için İstiklal Harbi sırasında ilçemize gelmiş, vatanî görevini yerine getirdikten sonra, buraya yerleşmiş evlenerek çoluk çocuk sahibi olmuştur. Millî mücadele sırasında Dursunbey ve çevresinin millî mücadele hareketlerini örgütlemiştir. Arap Ali Osman EFE’nin seyisliğini yapmıştır.)
30 Haziran 1920’de Balıkesir’in Yunanlılar tarafından işgalinden birkaç gün sonra 3 Temmuz 1920 günü iki asker kaçağı Zekeriya ve Kör Ali’nin öncülüğünde Yunanlılar Çamköy ve Selimağa köylerini yakarak Dursunbey’i işgal ettiler. Ve hemen ilçenin Hıdırlık mevkiinde bir karakol kurdular. İlçede bulunan birkaç Rum asıllı aileyle birlikte bazı kişiler bu karakola yakın davranışlarda bulunmuşlardır.
Dursunbey halkı kısa zamanda gizlice teşkilatlanmıştır. Alaçam dağları ile Sındırgı-Bigadiç yöresinde faaliyet yürüten İbrahim ETHEM Bey yönetimi altında birleşmişlerdir. Dursunbey çevresinin dağlık olması milli müfrezelerin sığınmalarını sağlamış ve birçok ihtiyaçlarını giderdikleri yerler olmuştur.
Yunan kuvvetleri Dursunbey’in Hıdırlık mevkiindeki yaklaşık 80-100 kişilik askerî karargahlarıyla ilçeyi 3 Temmuz 1920 ile 3 Eylül 1922 tarihleri arasında işgal altında tutmuşlardır. İşgal sırasında Alaçam dağlarında Arap Ali Osman EFE ve Balatlı Hüseyin Çavuş’a bağlı milli müfrezeler faaliyet göstermişlerdir. Yunanlılar bunlardan çekindiği için ilçe halkına aşırı bir zarar verememişlerdir.
Alaçam dağlarında konuşlanmış olan bu milli müfrezeler işgal süresince Yunanlılar ve Yunancılarla mücadele etmişlerdir. Arap Ali Osman EFE komutasındaki bir müfreze Sağırlar, Altınlar ve Göcek köyleri arasındaki Kükin Deresi (Güvem Dere) denilen yerde Dursunbey karargahına mensup 80 kişilik bir yunan müfrezesini pusuya düşürüp, hemen hepsini öldürmüştür. Yunanlılara kılavuzluk eden Hain Zekeriya sağ yakalanarak hesaba çekilmiş ve sonunda Okçular Köyü’ne getirilerek asılmıştır. Dursunbey’deki Yunan askerlerini Kükin Deresi denilen yere götürme tuzağını hazırlamada Dursunbeyli Rahmi EFE’nin rolü büyük olmuştur.


ANADOLU DA YUNAN DİVAN HARP MAHKEMELERİMİ TARAFINDAN MUHTELİF CEZALARA MAHKUM EDİLEN ,YUNANİSTAN’IN EYNE HAPİSANESİNDE BULUNAN TÜRKLER TARAFINDAN 18 EYLÜL 339 DA ÇEKTİRİLEN HATIRA FOTORAFI

Daha sonra Yunan güçleri Rahmi EFE’nin bu rolünü anlayarak tutuklamışlar önce Balıkesir’e daha sonra da Yunanistan’a götürmüşlerdir. Orada bir yıl dört ay hapis yatmıştır. Esir değişimi mübadelesi ile tekrar ilçeye sağ dönmüştür. (Arap Ali Osman’da aslen Suudi asıllı bir zenci olup Kırkağaç kasabasından hacca giden bir Türk vatandaşı tarafından evlat edinilerek Türkiye’ye getirilip büyütülmüştür.) Arap Ali Osman EFE Menemen’de düşmana karşı mücadele ederken iki kere yaralanmasına karşın kurtulup müfrezesiyle birlikte Alaçam dağlarında görev yapmış ve bu bölgeyi kontrol altında tutmuştur.
Kaymakam İbrahim ETHEM Bey’in ordu ile kurduğu iletişim sonunda bütün köylere görevler verilmiştir. Milli müfrezelerle birlikte kurtuluş yaklaştığında verilen bütün emirler tatbik edilmiştir.
1 Eylül 1922’de Dursunbey ve köylerinin yolları kesilmiş, Yunan karakolları basılmış ve dağlar geçilmez hale getirilmiştir. Dursunbey ve köylerinin kurtuluşu sırasında düşmana karşı yönetilen bu hareketin haberleşmesini Balıkesir ile Dursunbey arasında Balatlı Mustafa Çavuş sağlamıştır. Balıkesir’deki “Ayın Pe” isimli gizli teşkilat arasındaki kuryelik işini de Dursunbeyli Ömer Lütfü BÜBER gerçekleştirmiştir. Katırcı Ömer lakabıyla anılan fedakar bir memleket çocuğu idi. Ölümleri göze alarak, her ihanete göğüs gererek milli müfrezeler için gerekli bilgi ve malzemeyi Balıkesir ve Dursunbey’den temin ederek unutulmaz hizmetler vermiştir.
Dağlara çekilen milli müfrezeler köylülerle birlikte örgütlenmelerine devam etmişlerdi. 1 Eylül 1922 günü başlattıkları hareketle dağları ve köyleri Yunanlılara geçilmez yollar haline getiriyorlardı.
Balıkesirliler işgalden sonra Bursa’ya, oranında işgaliyle İnegöl cephesine çekilmişlerdi. Balıkesirliler daha sonra burada Karesi Taburu’nu kurdular. Bu tabur İnönü ve Sakarya savaşlarında pek çok şehit verdi. Taburun başında Öğretmen Eminettin Bey bulunuyordu.
Demirci Kaymakamı Balıkesirli İbrahim ETHEM Bey önderliğinde Parti Pehlivan ve Halil EFE’nin güçleri birleşerek düzensizlikleri giderdiler. Zaman zaman şiddetlenen çatışmalarda çok sayıda şehit veriliyordu. Buna karşın yine de düşmanın bütün zulümlerini önlüyorlardı.
Zaman hızla geçerken Yunanlıların Anadolu macerasının sonu geliyordu. Büyük taarruzun beklendiği günlerde Ali Osman EFE, Kaymakam İbrahim ETHEM Bey’den aldığı emir ile daha önemli görevler için kısa bir süre bölgeden ayrıldı.
24 Ağustos 1922’de alınan isabetli bir kararla harekete geçen İbrahim ETHEM Bey’in kuvvetleri 1 Eylül 1922’den itibaren Yunan karakollarını basıyor, telgraftellerini tahrip ediyor, yolları kesiyor, köprüleri ve demiryollarını uçuruyor, topyekün bir gayretle kasaba ve köyleri birer birer kurtarıyordu. Bu sırada aldıkları talimat gereği Bursa Orhaneli’den topluca harekete geçen Karesi Kuvvetleri, Öğretmen Eminettin Bey’in komutasında Balıkesir’e yöneldiler. Eminettin Bey Yunan ordusunun karışık kuvvetleriyle çarpışarak Dursunbey’e geldi. O zamanki ismiyle Balat’ı 3 Eylül 1922’de içerdeki milli müfrezelerle birleşerek düşman işgalinden kurtardı. Yunan karakolu ve yerli Rumlar birlikte kaçtıklarından Dursunbey’in kurtuluşu vukuatsız oldu.
Dursunbey’in kurtuluşundan sonra düşmanı Soma’ya kadar kovan grubun içinde bulunan eski Belediye başkanlarımızdan 1317 doğumlu Hüseyin oğlu Ramazan KILIÇ başından geçen bir anısını kendi ağzından şu şekilde ifade etmiştir: “4 Eylül 1922 sabahı Arap Ali Osman EFE Balıkesirli Aslan EFE ile birlikte ilçemize gelmişler. Ben ve Mahmut’un Halil Çavuş idaresindeki ismini hatırlayamadığım arkadaşlarla birlikte Balıkesir’e hareket ettik. Balıkesir’e ilk giren bizim müfreze oldu. Balıkesir’e vardığımızda ova toz dumana karışmıştı. Yunanlılar bizleri görünce kaçmaya başladılar. Balıkesir’e girdiğimiz zaman düşman şehri boşaltmıştı. Arap Ali Osman EFE, Aslan EFE ve Bigadiç’in Balat köyünden Hüseyin Çavuş’un müfrezeleri birleştirildi. Dursunbey ve etrafından yüzü aşkın mevcutla silahlandırıldık. Oradan Sındırgı yoluna doğru harekete geçtik. Biz Dursunbeyliler Arap Ali Osman EFE müfrezesine ait Halil Çavuş takımında bulunmaktaydık. Her takımdan keşif kolunda birer kişi öncü giderken, bende bizim takımın keşif kolunun öncülüğünü yapıyordum. Sındırgı’nın Gölcük nahiyesine yakın mezarlık yanında Yunanlıların bir fırkasının art kısmına rastladık. Burada düşmanın mitralyöz taarruzuna uğradık. Geri çekilerek mezarlığın içine sipere girdik. İmdadımıza Arap Ali Osman EFE ve yanındakiler yetişti. Bizlerin yarısını Arap Ali Osman EFE merkeze teslim ederek Gölcük Başı’nın tutulmasını emretti. Bizler kendisi ile birlikte müsademe yeri olan meydana döndük. Burada yine mitralyöz ve top atışıyla karşılaştık. Bu arada Ali Osman EFE’nin Balıkesir’den verilen atı vuruldu. Bizim atlarımız da kaçmıştı. Yaya olarak Yunanlıların gittiği Gölcük istikametine yürüdük. Düşman Gölcük’ten, Halkapınar’a doğru giderken onlara yetiştik. Burada onlarla bir saate yakın karşılıklı müsademede bulunduk. Bizlerden üç-dört kişi yaralandı. Müsademe durduktan sonra atlarımızı aramaya koyulduğumuzda gerideki dağın ardında toplu bir vaziyette durduklarını gördük. Arap Ali Osman EFE’nin vurulan atı da ölmemiş, bunların içindeydi. O gece Gölcük’te yattık. Sabah Yunanlıları takiben arasıra müsademeler yaparak civar köylerde kalıp geceledik. Yunanlılar da Kırkağaç Ovası’nda gecelediler. Bizim diğer müfrezede bulunan Saçlı Mustafa EFE ile birlikte Soma tarafından Kırkağaç’a irtibat temin ederek ovaya aniden inmedik. Çünkü Yunanlıların ne yapacağı belli olmaz, telif olabilirdik. Bundan sonra bütün müfrezelerle birlikte Balıkesir’e geri döndük. Bir buçuk gün Balıkesir’de kaldık. Bu arada hükümet idaresinin İbrahim ETHEM Bey’e devredildiğini öğrendik İbrahim ETHEM Bey bütün müfrezelere emir vermesiyle Savaştepe istikametinde harekete geçtik. Ertesi gün öğleye doğru Yakup Şevki Paşa Savaştepe’ye uğradı. Türk Ordusu’nun Yunanlıları takip ettiğini söyledi. Buradan döndük. Pamukçu Kasabası’nda geceledik. Ertesi gün Balıkesir’e gelerek silahlarımızı teslim ettik. Bilahare Dursunbey’e döndük. Allah bize o kara günleri bir daha göstermesin.” diyerek anılarını bitirdi.
İşgal sırasında çok acı günler geçiren Dursunbey ve çevresindeki halk kurtuluş günü olan 3 Eylül gününü kentlisiyle, köylüsüyle tüm Dursunbeyliler coşku ve heyecan içinde her yıl kutlamaya devam etmektedirler.